COVID-19 SÜRECİNDE LOJİSTİK, KARA VE HAVA TAŞIMACILIĞI
Ticari ilişkinin en önemli aşaması lojistik hizmetidir. Bu hizmetin ifasında yer alan her aşama bir borç ilişkisi yaratmakta olup her adım ayrı bir sözleşmeye tekabül etmektedir.
GENEL OLARAK
Ticari ilişkinin en önemli aşaması lojistik hizmetidir. Bu hizmetin ifasında yer alan her aşama bir borç ilişkisi yaratmakta olup her adım ayrı bir sözleşmeye tekabül etmektedir. Bu tedarik zincirinin her halkasındaki akdin akıbeti hakkında “Covid-19 Sürecinin Sözleşmelere Etkisi” başlıklı yazımızdaki genel açıklamalarımız geçerlidir.(Yazı için tıklayınız: http://www.altintas.av.tr/covid-19-salgininin-sozlesmelere-etkisi) Ortada bir ifa imkânsızlığı ya da aşırı ifa güçlüğü oluşmuş ise Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 136 vd hükümlere dayanarak, derhal bunu karşı tarafa bildirmeniz ve uyarlama talebinde bulunmanız gerekmektedir. Karşı taraf ile uzlaşamamanız halinde ediminizi ifa ederken muhakkak fazlaya ilişkin haklarınızı saklı tuttuğunuz yönünde şerh koyarak ilerlemenizi öneririz. Taşıma Hukuku’nda bildirim hususuna özel bir önem atfedilmiş olup taraf olduğumuz Convention Relative au Contral de Transport International de Marchandises par Route (CMR konvansiyonu), Convention for the Unification of Certain Rules Relating to International Carriage by Air (Varşova Konvansiyonu), Convention for the Unification of Certain Rules for International Carriage by Air (Montreal Konvansiyonu), 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve 2920 Sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu (TSHK) hükümlerine göre taşıyıcı mala tasarruf hakkı sahibi olan taraftan her zaman talimat alarak hareket etmek ve en yüksek özeni göstermek zorundadır. Unutulmamalıdır ki, ticari ilişki içerisine girdiğiniz ülke ile taraf olduğunuz konvansiyonlardaki hükümler Anayasa m. 90/5 gereği iç hukukumuz haline geldiğinden muhakkak değerlendirilmelidir.
2. KARA TAŞIMACILIĞI
2.1. Mücbir Sebep Olgusu
Lojistik sektöründe “mücbir sebep” hususunun kabul görebilmesi için taşıyıcı tarafından gösterilen en yüksek özene rağmen işlerin akışının etkilendiği ispat edilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun aşağıda belirtilen kararından anlaşılacağı üzere Libya’ya uçuş yapan bir hava yolu şirketinin davacının yolcularını alamamasının mücbir sebep teşkil ettiğinden kaynaklandığı iddiasını, firmanın savaşı bildiğinden ve bu şartlarda uçağı savaşın olduğu şehre indirebildiklerinden hareketle kabul etmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.06.2018 tarihli, 2017/90 E. ve 2018/1259 K. sayılı ilamına göre; “...Davacı vekili, müvekkili şirketin Libya'daki -savaş nedeniyle- işçilerini bir an önce tahliye etmek istediğini, bedelini davalı tarafa peşin ödemek suretiyle davalıdan bir uçak kiralamış olduğunu, kiralanan uçağın gününde uçmadığı gibi, uçuş kartları teslim edilen davacı işçileri yerine başka bir şirket işçilerini Türkiye'ye getirdiğinden, taraflar arasındaki uçak kiralama sözleşmesinin müvekkilince derhal fesih edilerek, işçilerin Türk Hava Kuvvetleri'ne ait uçaklarla tahliyesinin sağlanmış olduğunu, davalı tarafa ödenen bedelin iadesi talebini içeren icra takibine davalı tarafa yapılan haksız itirazın iptali ile takibin devamına, davalının alacağın %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, mücbir sebepler altında başka bir firmanın yolcularını tahliye ettiğini, akabinde yeni bir uçak hazır ettiğini, ancak davacı yolcularının bu uçağa binmediğini, davacının herhangi bir zararının doğmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir… Somut olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde; öncelikle belirtmek gerekir ki uçağın hava limanına iniş ve kalkışında bir mücbir sebebin bulunmadığı konusunda yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yerel mahkemece, davalının 24.02.2011 tarihinde hava limanında uçağı hazır etmiş olmasına karşın savaş şartlarında yaşanan kargaşa nedeniyle yolcuların uçuş kartları kontrol edilemeden davacı şirket çalışanları dışındaki başka yolcuların uçağa yerleştirildiği ve bu şekilde hareket etmek zorunda kaldığı, uçaklar hava limanına inmelerine karşın iç savaş koşulları nedeniyle hava yolu çalışanlarının yolcuların uçaklara alınması konusunda olağan zamandaki gibi çalışma ve denetimlerini sağlayamadıkları, mücbir sebebin sadece uçakların hava alanına iniş kalkışları ile sınırlı tutulmasının yetersiz olacağı vurgulanarak, bu noktada bir mücbir sebebin bulunduğu kabul edilmiş ise de dosya kapsamından davalı şirketin davacı şirket çalışanlarının biniş kartlarını 23.02.2011 tarihinde düzenlediği ve yolcu listesinin davalı şirkette bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar hava limanında bir kargaşa yaşanıyor olsa da taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin Libya'da zaten yaşanmakta olan iç savaş ve kargaşa nedeniyle davacı şirketin orada çalışan işçilerinin güvenli bir şekilde ülkelerine dönmelerini sağlamak üzere yapıldığı dikkate alındığında, hava limanında da bir kargaşa veya karışıklığın yaşanmasının öngörülemeyen bir durum olduğu söylenemez. Zira sözleşmenin düzenlendiği anda ülkede iç savaş ve kargaşa hali sürmekte olup, davalı şirketin iç savaş halini mücbir sebep olarak ileri sürmesi iyi niyetli bir davranış olarak değerlendirilemez. Davacı şirket işçilerinin biniş kartları dahi düzenlenmiş iken bu işçiler dışında başka yolcuların taşınmış olması, gerekli tüm önlemlerin davalı şirket tarafından alınmadığını, biniş kartları ve yolcu listesini kontrol etmeyen davalı şirketin kusurlu davrandığını göstermektedir… Davalının savaş koşullarında düzenlenen sözleşme gereğince üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemesi nedeniyle davacının sözleşmeyi feshetmesi haklı sebebe dayandığı gibi davalının zamanında taşımanın yapılmaması nedeniyle kendisine bildirilen fesihten sonra 24.02.2011 tarihinde uçağını aynı yere gönderdiğinden bahisle taşıma ücretine hak kazandığından da söz edilemez…”
2.2. Demuraj bedeli
Corana virüs (Covid-19) salgın hastalığı sürecinde taşıma hukukunda en çok karşılaşılan sorun gecikme bedeli (Demuraj bedeli) talep edilmesidir. Taşıtılan emtianın varma limanına geldiğinde beklediği süre boyunca bir bekleme ücreti tahakkuk etmektedir. Bu ücret kanuni düzenlemelere ve tarafların arasındaki anlaşmaya göre gönderenin veya gönderilenin sorumluluğunda olabilmektedir. Ancak bu gecikme bedeli talebinde “mücbir sebep” olgusunun etki etmesi mümkün olabilir. Aşağıdaki Yargıtay Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu kararda Libya savaşının başladığı tarihten itibaren mücbir sebep oluşması sebebi ile demuraj bedelinin işletilemeyeceğine karar verilmiştir. İlgili karar, ilerleyen süreçte bu konuda yaşanılan uyuşmazlıklara ışık tutacak bir karardır.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 05.03.2014 tarihli, 2013/12326 E. ve 2014/4189 K. sayılı ilamda; ”…Davacı vekili, davalı tarafça müvekkili şirkete gönderilen talimat üzerine yüklenen 3 konteyner muhteviyatının müvekkili şirkete ait 02.01.2011 tarihli konşimento kapsamında İzmir Limanı'ndan Libya'nın Misurata Limanı'na taşınarak 12.01.2011 tarihinde tahliye edildiğini, ancak yükün konşimento üzerinde gösterilen alıcısı tarafından teslim alınmadığını, konşimentodaki ihbar yerine bildirilmesine rağmen teslim alınmayan konteynerlerin liman sahasında beklediği 70 günlük süre için tahakkuk eden demuraj ücretinin toplam 1.095,00 USD olduğunu, ayrıca konşimentoda konteynerlerin iade edilmemesi halinde demuraj ücreti ile birlikte konteyner bedeli tutarında tazminat ödeneceğinin ve 20'lik konteyner bedelinin 3.500,00 USD olarak kararlaştırıldığını, müvekkilinin 3 konteyner için 10.500,00 USD alacağının oluştuğunu belirterek, toplam 11.595,00 USD alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, emtianın limandan çekilememesinin müvekkilinin kusurundan kaynaklanmadığını, taşıma işinin gerçekleştiği ve limana indirilmesini takip eden günlerde Libya'da meydana gelen iç savaş nedeni ile birçok Türk firmasının Libya'daki ticari faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldığını, ayrıca ticari ve bürokratik tüm işlemler durdurulduğundan konteynerlerinin teslim alınmasının mümkün olmadığını, dava konusu olayda müvekkili açısından emtiayı teslim alma imkanı olmadığından, mücbir sebebin varlığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir... Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. Ancak, her ne kadar davalının başlangıçta yükü boşaltmaması davalının sorumluluğunu gerektirir ve bu dönem için davacı demoraj bedeli isteyebilirse de; 15.02.2011 tarihinde savaş başlamış olduğundan ve bu husus mücbir sebep olarak kabul edildiğinden, bu tarihten sonraki dönem için davalının sorumlu tutulması doğru değildir. Bu itibarla, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde hüküm kurulmuştur.
2.3. Taşıyanın Hukuki Sorumluluğu
Taşıma hukukundaki sorunlarda başvuracağımız kaynaklar, yurt dışı taşımalarında Türkiye’nin de taraf olduğu ve Anyasanın 90/5 maddesi gereği iç hukukumuza dahil olan CMR Konvansiyonu ve TTK’nun “Taşıma İşleri” başlıklı dördüncü kitabı ; iç taşımalarda ise TTK’nun “Taşıma İşleri” başlıklı dördüncü kitabı olacaktır. Her iki düzenleme, birbirine paralel düzenlemeler içermektedir. Buna göre mal taşınırken veya teslim aşamasında herhangi bir engel ile karşılaşıldığında derhal mal üzerinde tasarruf hakkına sahip olan tarafa durumun bildirmesi gerekmektedir. Bunun akabinde taşıyan, mal üzerinde tasarruf hakkına sahip olan tarafın vereceği talimata göre hareket edecektir (CMR m. 14/1, TTK m. 869/1). Böylece taşıyan, TTK’nın 876. maddesinin yüklemiş olduğu “en yüksek özeni gösterme” yükümlülüğünü yerine getirmiş olacaktır. TTK’nın 868. maddesine göre, mal üzerinde tasarruf hakkına sahip olan taraf taşıyıcıya, taşımanın yapılması için emir ve talimat verebileceği gibi, taşımanın durdurulması, eşyanın geri getirilmesi, başka bir varma veya teslim yerine götürülmesi ya da başka bir gönderilene teslim edilmesi şeklinde tasarruflarda da bulunabilir. Mal üzerinde tasarruf hakkına sahip olan tarafın bu tür emir, talimat ve tasarrufları, taşıyıcının işletmesi için sakıncalıysa veya diğer gönderenlerin ve alıcıların gönderileri için bir zarar tehdidini beraberinde getiriyorsa, taşıyıcı bunları yerine getirmekle yükümlü değildir. Taşıyıcı, gönderenden aldığı emir ve talimat ile tasarruflarının yerine getirilmesi için gerekli olan giderleri ve uygun bir ücret isteyebilir.
Taşıyıcı, üzerine düşen bu bildirim ve talimatlara ilişkin yükümlülüklere uyduğu takdire sorumluluktan kurtulabilecektir. Gönderenin makul bir sürede herhangi bir bildirimde bulunmadığı durumda, tasarruf hakkı sahibinin menfaatine en iyi görünen tedbirleri almakla yükümlüdür. (CMR m. 14/2, TTK m. 869/3) Taşıyıcı, eşyayı boşaltıp saklayabilir, tasarruf hakkını haiz kişinin hesabına saklanması için tevdi edebilir veya geri taşıyabilir. Taşıyıcı, eşyayı üçüncü bir kişiye tevdi ederse, sadece bu kişinin seçiminde gösterilmesi gereken özenden sorumludur. Bozulabilecek bir mal söz konusu ise, malın durumu böyle bir önlemi haklı kılıyorsa veya aksi takdirde oluşacak giderler malın değerine göre makul bir oranda değilse, taşıyıcı, Türk Borçlar Kanunu’nun 108 inci madde hükmüne uygun olarak malı sattırabilir. Taşıyıcı, değerlendirilmesi imkânı bulunmayan eşyayı imha edebilir. Eşyanın boşaltılmasından sonra taşıma sona ermiş sayılır. (TTK m. 869/3)
Yukarıda izah edildiği üzere, Taşıyan’ın yapması gerekenler şu şekilde özetlenebilir:
· Malların tesliminde oluşan engeller tasarruf hakkı sahibine gecikmeksizin bildirilir.
· Tasarruf hakkı sahibinin vereceği talimata göre hareket edilir.
· Tasarruf hakkı sahibi belirlenen sürede veya makul sürede herhangi bir talimatta bulunmaz ise, taşıyan tasarruf hakkı sahibinin menfaatine en iyi görünen tedbirleri almalıdır. Bu süreçte harcadığı masrafı - eğer bu engel kendisinde kaynaklanmıyor ise - tasarruf hakkı sahibinden talep edebilir.
3. HAVA TAŞIMACILIĞI
Hava taşımacılığı hususunda, Varşova Konvansiyonu ve Montreal Konvansiyonu’na taraf olmamız sebebiyle Anayasa’nın 90/5 maddesi gereği iç hukukumuz haline gelmiştir. Ticari ilişkiye girilen ülke ile imzalanan akitte başka bir hukuk uygulanacağı ifade edilmediyse sözleşme taraflarının taraf olduğu konvansiyonlara göre hareket edilmelidir. İç taşımalarda ise, 2920 sayılı Türk Sicil Havacılık Kanunu uygulanacaktır. Bu Kanun’un 106. maddesi gereği, havayolu ile yurt içinde yapılacak taşımalarda; bu Kanunda hüküm bulunmadıkça, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların hükümleri ve bu anlaşmalarda da hüküm bulunmadığı hallerde, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanır. Kara taşımacılığı için 2.1. bendinde anlatılan “Mücbir sebep olgusu” Hava Taşımacılığı için de geçerli olduğundan burada ayrıca bahsedilmeyecektir.
2920 sayılı Kanun’a göre, yükleten, taşıma sözleşmesinden doğan tüm borçlarını yerine getirmek şartı ile; gönderilenin, hakkını kullanmaya başladığı ana kadar yük üzerinde tam bir tasarruf hakkına sahiptir. Gönderilen, hava yük senedini veya yükü kabulden kaçınırsa veya kendisine gereken ihbarın yapılması mümkün olmaz ise, yükleten tasarruf hakkına tekrar sahip olur. Yükleten bu hakkını taşıyıcıya veya diğer yükletenlere zarar vermeyecek şekilde kullanmaya mecbur olup, bu tasarruf hakkının kullanılmasından doğan masraflardan sorumludur. (TSHK m. 113/1,2)
Yükletenin verdiği talimatın yerine getirilmesi mümkün olmaz ise, taşıyıcı, durumu derhal kendisine bildirmekle yükümlüdür. Taşıyıcı, yükletenin talimatını hava yük senedinin yükletene verilmiş olan nüshasının iadesini istemeden yerine getirirse, bu hava yük senedi nüshasının zilyedinin, bu yüzden uğrayabileceği herhangi bir zarardan, yükletene rücu hakkı saklı kalmak şartı ile sorumlu olur. (TSHK m. 113/3)
Taşıyıcı, yükün kayıp olduğunu ikrar ederse veya yük varması gereken günden itibaren yedi gün geçmiş olmasına rağmen varamamış olursa, gönderilen, taşıma sözleşmesinden doğan hakları taşıyıcıya karşı ileri sürmek yetkisine sahip olur. (TSHK m. 114/3)
Taşıyıcı, havayolu ile yolcu, bagaj veya yükün taşınmasındaki gecikmeden doğan zarardan sorumludur. Taşıyıcı, kendisinin ve adamlarının zararı önlemek için gerekli olan bütün tedbirleri aldıklarını veya bu tedbirleri alma olanağı bulunmadığını ispatlarsa sorumluluktan kurtulabilmektedir. (TSHK m. 123)
Taşıyıcının sorumluluğunun sınırlandırılması, 12 Ekim 1929 tarihinde Varşova'da imzalanan ve Uluslararası Hava Taşımalarına İlişkin Bazı Kurulların Birleştirilmesi Hakkındaki Sözleşme ve bu Sözleşmeyi değiştiren Türkiye'nin katıldığı sözleşme ve protokollerin hükümlerine göre tayin olunur (TSHK m. 124/1). Bu sebeple ticari ilişki tesis edilen ülke ile birlikte taraf olunan konvansiyonların da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Zararın, taşıyıcının veya adamlarının zarar vermek kastı ile veya zararın doğması ihtimali olduğunu bilerek dikkatsizce yaptıkları bir hareket veya ihmal sonucunda meydana geldiği ispat edildiği takdirde; 2920 sayılı Kanun’da öngörülen sorumluluk sınırları uygulanmaz. Ancak, taşıyıcının işçileri veya temsilcileri gibi yardımcı kişilerinin meydana getirdiği sınırsız sorumluluk talebine mevzu olan zarar hakkında Borçlar Kanunu’nun 55. madde hükümleri saklıdır. (TSHK m. 126)
4. VERGİ HUKUKU AÇISINDAN SUNULAN İMKÂNLAR
Koronavirüs (COVID-19) salgınından ve bu kapsamda alınan tedbirlerden doğrudan etkilenen mükelleflerin mücbir sebep hükümlerinden faydalandırılması hakkındaki açıklamalara 24.03.2020 tarihli ve 31078 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği'nde yer verilmiştir. Hava, kara, demiryolu, deniz ile yapılan her türlü şehir içi ve şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığı; otoyol, tünel ve köprü işletmeciliği; depolama ve antrepoculuk faaliyetleri; havaalanı yer hizmetleri; havaalanı işletmeciliği; hava, kara, deniz ve demiryolu taşımacılığıyla ilgili kargo ve bagaj yükleme boşaltma hizmetleri gibi her türlü lojistik ve ulaşım hizmetleri kapsama alınmıştır. Böylece;
· 27.04.2020 tarihine kadar verilmesi gereken Muhtasar Beyannameler (Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannameleri dâhil) ve Katma Değer Vergisi Beyannameleri ile 30.04.2020 tarihine kadar verilmesi gereken “Form Ba-Bs” bildirimlerinin verilme ve mezkur tarihe kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma ve imzalanma ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme sürelerinin 27.07.2020 Pazartesi, bu beyannamelere istinaden tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerinin 27.10.2020 Salı günü;
· 27.05.2020 tarihine kadar verilmesi gereken Muhtasar Beyannameler (Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannameleri dâhil) ve Katma Değer Vergisi Beyannameleri ile 01.06.2020 tarihine kadar verilmesi gereken “Form Ba-Bs” bildirimlerinin verilme ve mezkur tarihe kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma ve imzalanma ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme sürelerinin 27.07.2020 Pazartesi, bu beyannamelere istinaden tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerinin 27.11.2020 Cuma günü;
· 26.06.2020 tarihine kadar verilmesi gereken Muhtasar Beyannameler (Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannameleri dâhil) ve Katma Değer Vergisi Beyannameleri ile 30.06.2020 tarihine kadar verilmesi gereken “Form Ba-Bs” bildirimlerinin verilme ve mezkur tarihe kadar oluşturulması ve imzalanması gereken e-Defterlerin oluşturulma ve imzalanma ile aynı sürede Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Sistemine yüklenmesi gereken “Elektronik Defter Beratları”nın yüklenme sürelerinin 27.07.2020 Pazartesi, bu beyannamelere istinaden tahakkuk eden vergilerin ödeme sürelerinin 28.12.2020 Pazartesi günü sonuna kadar uzatılmasına karar verilmiştir.
Sonuç olarak, yabancı bir ülke ile tesis edilen ticari ilişki bağlamında akdedilen sözleşmede uygulanacak hukuk farklı belirlenmemiş ise her iki tarafın taraf olduğu konvansiyon hükümlerine ve sözleşme hükümlerine bakılmalıdır. Genel olarak Taşıma Hukukunda taşıyan, herhangi bir engel ile karşılaşır ise bunu mal üzerinde tasarruf hakkına sahip olan kişiye derhal bildirmeli ve onun talimatına göre hareket etmelidir. Bu özeni yerine getirmezse sorumlu tutulması mümkün olabilecektir. Covid-19 sürecinden en çok etkilenen sektörün lojistik sektörü olduğu söylenebilir. Bu kapsamda vergisel yükümlülükleri açısından ötelemeler gelse de bu esas sorunları çözmeye yetmemektedir. Hâlihazırda taşıma işlemi yapılırken gecikmeler yaşanmakta, gönderen veyahut gönderilen bu sorunlara çözüm üretememektedir. İlerleyen süreçte bu hususların yargı sürecine intikal edeceği bir gerçektir.
KAYNAKÇA
· "Karayoluyla Uluslararası Eşya Taşıma Sözleşmesine İlişkin Anlaşma" (Convention Relative au Contral de Transport International de Marchandises par Route)
· Convention for the Unification of Certain Rules Relating to International Carriage by Air (Varşova Konvansiyonu)
· Convention for the Unification of Certain Rules for International Carriage by Air (Montreal Konvansiyonu)
· 24.03.2020 tarihli ve 31078 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği
· 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
· 2920 Sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu
· Sinerji Hukuk Otomasyonu
· Corpus Hukuk Otomasyonu